23 Temmuz 2017 Pazar

Trabzondergi.com'da yayımlanan üçüncü köşe yazım: ŞEN OLA TRABZON ŞEN OLA



*Elimde olmayan, irademden bağımsız sebeplerden ve bazı meşgallerim sebebiyle yazı dizime ara vermem dolayısıyla yazılarımı takip eden değerli okuyucularımdan özür dilemeyi bir borç sayıyorum.

– Yıllar evvel şu sözleri dikkatle okumuştum: “Hayal gücü olmayan insanın kanatları yoktur. Aklım kesiyor, yüreğim yetiyorsa başarabilirim.” –

Derinliği olan bu sözlerin sahibi Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali’ye aitti. Kelebek gibi uçup arı gibi soktuğu o zamanlarda, rüyalarını gerçekleştirmek için, önce uyandı, ardından yorulmadan başarıya aralıksız koştu. Önündeki çakıl taşlarına aldırmadı, ringlerde tavan yaptı, gönüllerde taht kurdu…

Yazıma onu ve sözünü anarak başlamamın bir sebebi, 3 Haziran’da 1. ölüm yıldönümünü geçirdiğimiz bu büyük insanı hatırlatmak; diğer sebep ise hayatından ve sözlerinden Trabzonspor’un dününü ve bugününü yorumlayabilmek…

50 senelik kutlu mazi ortadadır ki, Trabzonspor başarı merdivenlerini dinlenme ve soluklanma yeri değil, zirveye ulaşmada bir vasıta gördü. Bu sözler dile kolay gelir ama, bugünlere de kolay kolay gelinmedi. Trabzonspor, senelerce, zirveye ulaşmayı başarı görmedi, zirvenin de ötesine -Boztepe’nin de üstüne- ulaşabilmişliğin gururu ile adını mıh gibi gök kubbenin çatısına çaktı.

Trabzonspor amblemini flamaların ötesine taşıyamazsak, siyah beyaz fotoğrafları filmden bir kare görürsek, Avni Aker’deki acı tatlı hatıraları akıldan çıkarırsak, 2011’in Mayıs’ını anmaz, anlayamaz ve anlatamazsak… ‘Şikeci(!) der’ kestirip atarlar…

Son yazımı 21 Mayısın hemen öncesinde 32. haftada Trabzon’da oynanan maç öncesi yazmış; Avrupa’nın hala ihtimal olduğunu ve 50. yılda Akyazı’da Avrupa maçı hayal olmayabilir demiştim… Yanılmışım… Esasen yanıldığımı; Başakşehir maçında “HUGO!”, “HUGO!” diye Ersun Yanal’a sesimizi duyurmaya çalışırken sesim kısılınca anlamıştım. Daha fazla bu konunun derinliğine inmiyorum, hissiyatımı mutlaka anladınız…

Olsun! Avrupa heyecanı da yetti bize… Bazılarının zerre umurunda olmasa da… Hayali de yetti bize…

  1. hafta Kadıköy’deki maçtan edindiğim en önemli izlenimim ve mutluluğum şudur: Trabzonspor, 2011’den bu yana edindiği Fenerbahçe psikolojisini kırdı! Bu sevindirici ve umut vericidir. Hak ve adalet arayışı ayrı, saha dışı yargı mücadelesi apayrı; sahadaki mücadele ayrıdı.. 1-1 biten ve Trabzonspor’un bütün futbolcularının yıldız gibi parladığı Kadıköy akşamı sanki, “Akyazı’ya da bekleriz” davetiyesiydi. Saha dışı olaylarıyla değil, bilakis; şampiyonluğa oynayan Trabzonspor’un gövde gösterisi, geri dönüşü olacak o maç… Avni Aker’i galibiyetle kapattıklarını sananlar, Akyazı’da; 96’da tattıkları Avni Aker ruhunu tüm duygu ve hatıralarıyla, cehennemiyle tekrar tadacaklar…


Gelelim son haftaya… Dedim ya yukarda; ‘Şikeci(!) der’ kestirip atarlar diye Dediler, kestiler ve attılar… Haysiyet cellatları Karadeniz’in sevdasına, aşkına, umuduna kara çaldılar… Estaban’ın kurtarışlarına, kaleye giden topu çizgiden çıkaran Onazi’ye, Castillo’nun deparına, Sercan’ın şutunu vücuduyla karşılayan Uğur Demirok’a üçmaymunu oynayanlar; Türk Futbolu’nda emeğin eş anlamı Trabzonspor ‘şike’ kelimesi ile aynı cümlede kullandılar. Elbette sözüm Rizeli kadeşlerime değildir, kaldı ki artniyetliler arzu ettiklerini de anlayabilir. Maç sonrası öfkeyle söylenmiş sözler, gerçekleşmiş eylemler haricinde; Trabzon-Rize kardeşliğine ve iki şehrin müşterek kader birliğine yapılan ve yapılacak her saldırıyı açıktan kınıyor ve karşısında duracağımızı ilan ediyorum. Son hafta oynanacak maçlar öncesi, “Bursa mı düşsün, Rize mi?” sorusunu sormayı da cevaplamayı da doğru bulmadığım gibi, Çaykur Rizespor Süper Lig’den ayrılınca sevinmeyi ve ‘oh olsun’ demeyi de doğru bulmadım.

Rizeli yurttaşlara tavsiyem hegemonyanın yeni oyununa gelmeden takımlarına sahip çıkmalarıdır. Bu iki güzide şehri birbirine bağlayan ortaklık sadece futbol kulupleri olmadığına göre, ayrıma gitmenin de sebebi de futbol olamayacaktır. Rizespor, başka hiçbir kulübün Karadeniz’deki bastonu ve stepnesi değildir, olamayacaktır.

Ayrıca… Spor Toto Süper Lig’e yükselme başarısı gösteren, ALNININ AKIYLA Eskişehirspor’u finalde geçen Göztepe Spor Kulübü’nü de tebrik ediyorum.


Göztepe’den bahis açılınca…

1975-1976 sezonu geldi aklıma…

Göztepe’de atılan şampiyonluk turu…

Dualarımız 50. yılda tarihin tekerrür etmesi içindir…

Ve o sezonun şampiyonluk şarkısı ile yazımı sonlandırıyorum;

‘Karadeniz’in incisi. Türkiye lig birincisi. Modern futbolun öncüsü.

“ŞEN OLA TRABZON ŞEN OLA!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder